BAĞIŞ YAP

KARZI HASEN VAKFI İFTARI

6 Nisan 2023 Perşembe Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfı

Gelenekselleştirdiğimiz Karzı Hasen Vakfı İftarlarımızın ikincisini gerçekleştirdik.

İftarımıza Mütevelli Heyeti Üyelerimiz, bağışçılarımız, STK Temsilcileri misafirimiz oldu.

İftar öncesi Kur’an tilaveti gerçekleştirilirdi. Daha sonra Karz-ı Hasen Vakfının hizmetlerinin anlatıldığı bir video katılımcılara izlettirildi. Başkanımız Sn. Mehmet Koca konuşmalarını gerçekleştirdikten sonra program sona erdirildi.

 



Konuşma metnini aşağıdan okuyabilirsiniz:


Esselamü Aleyküm, 

Kıymetli Misafirler, 

Hepinizi selamların en güzeli Allah’ın selamıyla selamlıyorum. 

Davetimize icabet ettiniz, hoş geldiniz, safalar getirdiniz!

Hepinize şükranlarımı sunuyorum. 

Bir ramazan iftarında daha birlikteyiz. Allah oruçlarımızı indinde kabul etsin inşallah. 

Bu yılki Ramazan ayına buruk girdik. 

Malumunuz 6 Şubat’ta Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan’da meydana gelen ve 11 ilimizde çok ağır yıkımlara neden olan depremin yaralarını ülke olarak sarmaya çalışıyoruz. 

Neredeyse ülke nüfusunun 5’te birini etkileyen, milyonlarca kardeşimizi evsiz bırakan böylesine büyük bir afetin üstesinden gelmek kolay değil.

Devletin kurumlarının yanında, vakıflarımız, derneklerimiz gece gündüz demeden afet bölgesindeki kardeşlerimizin acılarını dindirmeye çalışıyorlar. 

Depremin ilk gününden itibaren seferber olan yüzbinlerce yardımseverin gayretleri taktire şayan. 

Biz dünya hayatının bir imtihan olduğuna iman etmişiz. Nasıl ki geçmiş topluluklar çeşitli şekillerde sınandılarsa benzer şekilde sınanıyoruz. Yüce mevladan öyle niyaz ediyorum ki ümmet olarak bu imtihanı sabırla ve sebatla atlatırız. 

Deprem bölgesindeki kardeşlerimiz, ailelerini, akrabalarını, dostlarını, sahip oldukları bir çok şeyi kaybettiler. Afetin ölçeğinidüşündüğümüzde gerçekten çok büyük bir acı. 

Afetzede kardeşlerimizin imtihanı gerçekten çok büyük ve ağır. Rabbim kardeşlerimize metanet ve sekinet ihsan etsin. 

Bu imtihanın üstesinden gelebilmemiz için Allah hepimize güç ve kuvvet versin. 

Bu afetin yol açtığı sadece fiziki kayıp. Yitip giden 50 bin can, yaralanan on binlerce insanAllah vefat edenlere rahmet etsin, yaralı kardeşlerimize şifalar diliyorum. 

Sönen ocaklar, yetim kalan çocuklar, her bir ferdi farklı şehirlerdeki hastanelere nakledilen dağılmış binlerce aile. 

İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, haklı ile haksızın birbirindenayrıştığı, yapıp ettiklerimizin karşılığının hesap gününde eksiksiz ödeneceği bir imtihan dünyasındayız. 

 

Maruz kaldığımız bu imtihan çok farklı açılardan ele alıp ona göre muhasebesini yapmak mümkün. Herkes kendi gerçekliğinden, yetkinlikleri itibariyle çıkarılması gereken dersleri, alınması gereken tedbirleri kritik etmelidir. 

 

Ben bugün konuya Sünnettullah kavramı üzerinden bakma arzusundayım. 

 

Allah kainatta uçtan uca bir nizam kurmuş. Galaksiler, sistemler, milyarlarca yıldız, yörüngesinde akıp giden gezegenler, iç içe geçmiş karmaşık bir makinanın dişlileri gibi çalışıyor. Benzer şekilde yeryüzünde de kurallara bağlanmış bir düzen var. 

 

Peki insan nerde duruyor bu düzen içinde? Bu düzenle ne denli uyum içinde?

 

Cevap gayet basit: İnsan, Allah’ın kâinatta koyduğu hadleri zaman zaman ihlal ediyor. Yaptığı dünyevi ihlallerin sonuçlarını da sadece bu dünyada almıyor. 

 

Ancak diğer taraftan ödediğimiz bu acı faturanın en önemli sebebi insanoğlunun eliyle yapılan kusurlu işler. Bir başka ifadeyle insanın işlediği kusurlarının sonucunda, o kusurda doğrudan ve dolaylı dahliolmayan insanlar da zarar görüyor hatta binlercesi hayatını kaybedebiliyor. 

 

Bu kaideyi hayatın geneline teşmil edebiliriz. İnsanın işlenmiş olduğu cürümlerin çok ağır toplumsal sonuçları olabiliyor. Dahası insanın içindeki kötülük bazen öyle bir seviyeye ulaşıyor ki, sistematik bir kötülük makinesine dönüşüyor.

 

Sonra Allah’ın koyduğu kanunlar işlemeye başladığında, insanın kendince kurduğu derme çatma yapılar felaket getiriyor. 

 

Allah’ü teala Fatır suresi 41. Ayette şöyle buyuruyor: 

 

Gerçek şu ki Allah, koyduğu düzenden sapmamaları için gökleri ve yeri tutmaktadır. Şayet sapacak olsalar artık O’ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O halîmdir, çok bağışlayıcıdır.

 

Hakeza Mülk suresi 3. Ayetinde ise sarsıcı bir soruya muhatap oluyoruz;

 

Yedi göğü birbiriyle tam bir uygunluk içinde yaratan O’dur. Rahmânınyaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?

 

En uzaktaki yıldızdan, en yakınımızdaki yaprağa her şey bir düzen üzere, bir kader üzere mevcudiyetini sürdürüyor. 

 

Bütün bu düzen içinde insan; bazen imar eden, inşa eden, koruyup kollayan yaratılmışların en şereflisi iken, bazen de tam tersi bir surette kendisini gösteriyor. 

 

Sünetullah’ın çizdiği sınırların dışına çıktığında insan eşrefi mahluk olma vasfını yitiriyor. 

 

Allah’ın insandan istediği orta yol üzere hayat sürmesi. Oysa gelin görün ki vasat bir ümmet olmak ne kadar da zormuş.

 

Tek başına her insan noksandır. Ve bu noksanlık onu bir çok toplumsal marazın hedefi kılıyor. Mukavemeti yüksek toplumlar inşa etmenin, insanı inşa etmekten, bir başka ifadeyle insanın noksanlığını, gidermekten geçiyor. Bu sünnetullahın gereğidir. 

 

Esasında bizim çok güçlü bir kalemiz var. O kalenin içinde muhkem bir güvenli bir dünya kurmak mümkün. O kalenin dışında kalan her yetişkin, şeytani propagandaların açık hedefidir. Onun içindir ki kardeşlerim AİLE bütün zamanların en güvenli kalesidir. Bizleri aileden daha iyi koruyacak başka da bir de mekanizma bilmiyorum.

 

İstediğiniz eğitimi almış olun, istediğiniz kadar teknik yetkinlikleriniz gelişmiş olsun, becerileriniz, geniş sosyal ağlar… Bunların hiç birisi muntazam bir ailenin yerine ikame edilecek şeyler değil. 

 

Yetkinliğimiz ne seviyede olursa olsun, mütevazı bir aile ortamı tesis edemeden çocuklarımızı koruyamayız. 

 

Belki kıyaslanamaz ama, sonuçları en az deprem kadar yıkıcı olan kronik toplumsal imtihanlarımız var. İslam ümmetinin çekirdeğini oluşturan aile müessesi çok sert bir kuşatma altında. Her yönden saldırılıyor aileye. Ailesiz ve cinsiyetsiz kalabalık yığınlar oluşturmak için şer odakları tüm imkanlarıyla gençlerimizin zihinlerine saldırıyorlar. Onun içindir ki Karzı Hasen Vakfı ve Genç Yuva Kooperatifi olarak evlilik çağına erişmiş gençlerin evlenmelerini önemsiyoruz ve her fırsatta, her mecrada bu konuya dikkat çekmeye çalışıyoruz. 

 

Mavera Vakfı’nın himayesinde 2 yıl önce kuruldu Karzı Hasen Vakfı. Hali hazırda gençlerimize evlilik öncesinde düğün yapıp ev kurmaları için borç veriyoruz. 

 

Biliyorsunuz ülkemizde evlilik yaşı yukarı gitmeye devam ediyor. Gençler artık daha ileri yaşlarda evleniyorlar. Bunun çeşitli sebepleri var. Ancak bu sebeplerin başında ekonomik yetersizlik geliyor. 

 

Gençlerin daha geç evlenmesinde bizim toplum olarak sorumluluğumuz yok mu sizce? Onlara evlilik için gerekli koşulları sağlamada en azından kolaylaştırıcı olabiliriz. Gelenekler de bazen gençlere taşıyabileceklerinden fazla yük yüklediğinden onlar da böylesine bir yükümlülük altına girmekten çekiniyorlar. 

 

Oysa toplumsal olarak yerine getirmemiz gereken ibadetlerimiz var. İnfak, zekat, sadaka gibi. Ve bugün çok az bilinse bile Karzı Hasen de  yapmakla yükümlü olduğumuz ekonomik/finansal bir ibadet. Yani herhangi bir fayda/karşılık beklemeksizin bir ihtiyaç sahibine borç vermek. Karzı hasen aslında Allaha verilen bir borç, güzel bir borç…

 

Yaptığımız şey olabildiğince mütevazı bir iş. Koca denizde bir damla gibiyiz. Esasında herkesin fert olarak durumu da biraz böyle değil midir? Her birimiz tek başımıza büyük fotoğraf içinde belli belirsiz bir noktayız. Ancak şunu biliyoruz ki, her bir noktanın kendisine ait bir amel defteri var.  

 

Damlaların bir araya geldiğinde nasıl bir etki oluşturduğunu yaşadığımız son afette net bir şekilde gördük. Damlalar bir araya gelerek, bir sel gibi günlerce Anadolu’nun dört bir yanından deprem bölgesine koştular. Zor durumdaki kardeşlerinin dertlerine ortak oldular. O büyük acıya omuz verdiler. Dünyanın üzerine yıkıldığı insanların yüreklerindeki sızı paylaştılar. 

 

Bir afet anında ya da hayatın olağan akışında her daim diri olmaktan başka bir yolumuz yok. 

Her durumda gençlere yatırım yapmak, her durumda aileyi korumak zorundayız. 

Maddi, manevi enkazların altından bizleri çıkaracak olan onlar. 

Ama daha öncesinde bizim onlara karşı olan sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor. 

Söz konusu olan sadece gençler değil aslında, topyekûn ailedir korunması gereken. 

 

Son söz olarak, Lütfen gençlerimize ve ailelerimize sahip çıkalım. 

 

Hayırlı gecelerini olsun. Allah’a emanet olun.