PEYGAMBERİMİZİN NAMAZI - Abdullah Yıldız
ABDULLAH YILDIZ
Abdestin günahlardan arındırıcı
özelliğini vurgulayan hadisi hatırlayalım: “Mümin veya Müslüman bir kul abdest
aldı mı, yüzünü yıkayınca gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile veya
suyun son damlasıyla yüzünden dökülür iner; ellerini yıkayınca elleriyle
işlediği hatalar su ile birlikte veya suyun son damlasıyla ellerinden dökülür
iner; ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su
ile veya suyun son damlasıyla dökülür iner. Öyle ki abdest tamamlanınca
günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar.” (Müslim, Tahâret 32; Muvatta,
Tahâret 31; Tirmizî, Tahâret 2)
Namazın Allah’ın rızasına ve affına
vesile olduğunu hatırlatan şu hadis-i şerifle yazımızı bitirelim: “Namazın ilk
vaktinde Allah’ın rızası vardır. Son vaktinde de affı vardır.”
İslâm davasına hizmet etmek için
ortaya çıkmış, kendilerini İslâmî ilimlerin şu ya da bu alanında yetiştirmiş,
yetenekleri, birikimleri ve imkânları nispetinde İslamiyet’in kendilerince
doğru anlaşılıp öğrenilmesine ve yaşanmasına samimiyetle katkı sağlamaya
çalışan hocalarımızın ve âlimlerimizin kıymetini herkesten daha iyi bilen bir
kardeşinizim. Yaklaşık on yıldır, Namaz Gönüllüleri Platformu sözcüsü olarak,
üçte ikisi beş vakit namaz kılamayan insanımızı namazla buluşturmak, namaz
kılanlara ise namaz bilinci kazandırmak amacıyla başlattığımız Namazla Diriliş
Seferberliği’ne katkı verebilecek kim varsa ondan istifade etmeye, hangi kurum
ve kuruluş varsa onlardan destek almaya çalıştığımız cümlenin malumudur. Gerek
namaz konusunda gerekse diğer İslâmî konularda fikir üreten, yazan, çizen,
konuşan her yazarımızın.
İslâm dini, kendisinde iki dünyanın
barıştığı bir dindir. Bu hayatla öbür hayatın bağdaşması, kaynaşması birinci
plânda tutulmuştur. İki dünyadan hiçbiri kendi sınırını çiğneyerek öbürünü ezmez.
Ruhla beden gibidir bu dünyayla öbür dünya. Biri öbüründen üstün görülebilir
ama hiçbiri öbürünü tam olarak ortadan kaldırmaz. Çünkü bunlardan biri tam
ortadan kalktığında uzun bir vadede öbürü de söner. Öteki dünya aşkı bu dünyayı
yaşamaya değer hale getirir, dünya ve hayatı İslâm ölçüleri içinde
verimlendirme de öteki dünya seviyesini ateşlendirir. Ruhun vücutla varlığını
dışa vurması, vücudun da ruhun buyruğunda anlam kazanması gibi, dinin erdirici
ışıkları altında iki dünyanın ve iki hayatın birbirine bağlı olarak
olgunlaşması İslâm’ın insan için tayin ettiği bir varoluş şartıdır.