TRANSHÜMANİZMLE İNSAN ÖMRÜ UZAYABİLİR Mİ? | Yeni İnsan ve Yeni Hayat Projesi - Doç. Dr. Ahmet Dağ
AHMET DAĞ 7 aralık
Ortada bir geçeklik var, inkar
edemeyiz. Yani virüsün var olduğu ve hasta ettiği, biyolojik bakımdan zayıf
olanları öldürdüğü bir durum söz konusu. İnsanlığın ilk defa bir virüs veya
salgınla karşılaşmasına tanık olmuyoruz. Daha önceleri de insanlar, insanlık
tarihinde böylesi bir virüs veya salgından daha etkili bir salgınla karşı
karşıya kaldılar. Fakat hiçbir zaman bu virüslerin laboratuvarda oluşturulduğu
söylemi bu kadar güçlü bir biçimde dile getirilmemişti. Çünkü insanlığın
teknolojiden emin olmadığı bir sürece doğru evrildik. Böylesi bir evrilmenin
veya düşünüşün en büyük nedeni; internetin, sanal medyanın ve sosyal medyanın
çok etkin ve manipülatif bir hâl almasıdır. “Fiziksel mesafe” yerine “sosyal
mesafe” kavramının sofistik biçimde kullanıldığını düşünüyorum. Çünkü insanın insandan
uzaklaştırıldığı bir sürecin bilinçli olarak doğurulduğu kanaatindeyim. En
yoğun sermaye ve enformasyon artırımı, insanların birbiriyle beraberken
olduğunda değil sanal ortamlarda olduğu süreçte gerçekleşiyor. Çünkü insanların
birbiriyle yüz yüze bir araya gelememesi online alış-verişleri ve manipüle
edilme düzeylerini artırırken, her tıklamanın da kâra dönüştürüldüğü bir sürece
dönüşmektedir. Nitekim küresel şirketler, bu süreçte sermayelerini 2-3 kat
artırırken küçük ölçekli sermayeler ekonomik olarak düşüş yaşadılar. Sadece
küçük ölçekli işletmeler değil bireyler de insanî bakımdan yoksullaştılar.
Küresel büyük şirketlerin sermaye
olarak zenginleşmesine karşın insanların sanal üzerinden ayrışması ve
parçalanması insanın daha çok tüketime sevk edilmesini doğuruyor. (Sağlık
çalışanları kastederek söylemiyorum) insanı sağlığı üzerinden tehdit ve tahdit
eden bir “tıp diktatörlüğünün” oluştuğunu kimse görmezden gelemez. Aşı vurulmak
istemeyenlere yönelik tıp bilim insanları, siyasiler ve yazarlar tarafından
teklif edilen öneri veya dayatmaları inceleyin, ne demek istediğimi
anlayacaksınız. Bu teklifleri ve dayatmaları bir felsefeci olarak hayretle ve
ibretle izliyorum. Ve bu dayatmalarında da çok haklı olduklarının mantıki
temellerini kendilerince bulmuşlar ve doğal hakları olduğuna inanıyorlar.
Oysa sanal dünyada aşı karşıtlarının
da aşı taraftarlarının da kullanmış oldukları argümanların sıhhat derecesi ne
birbirlerini ne de beni ikna edecek durumda değil. Bunun en büyük nedeni,
hakikatin veya gerçeğin sanal tarafından ele geçirilmesidir. Bu iki karşıt
taraf arasında tarafsız kalmayı tercih eden bir felsefeci olarak söylüyorum.
Sınırların kapatılması, devletlerin kısıtlamalarla insanların özgürlük alanını
daraltmaları durumlarının ortada olduğu süreçte demokrasinin ciddi olarak
tartışılması gerektiğini, “demokratik devlet yönetimi” ifadesinin gerçekliğini
yitirmesi ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.